Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Türkiye’nin Duruşu
Dr. Kasapoğlu’nun makalesinde, “Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu, dünya liderlerinin bir araya gelerek küresel meseleleri tartıştığı ve çözüm önerileri sunduğu önemli bir platform olarak tarihe geçmiştir. Bu yılki toplantılarda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, güçlü mesajlarla uluslararası topluma hitap ederek Türkiye’nin barış, adalet ve insan hakları konusundaki kararlı duruşunu pek çok kez vurguladı. Genel kurulda yaptığı konuşmada, Filistin meselesinden Ukrayna’daki savaşa, Suriye’deki insani krizden küresel iklim değişikliğine kadar birçok kritik başlığa değinerek, dünyanın karşı karşıya olduğu krizlere dair kapsamlı bir perspektif sundu.
Cumhurbaşkanımızın konuşmasında en dikkat çekici noktalardan biri, Filistin’de yaşanan insanlık dramına ve İsrail Devleti’nin Gazze’de sürdürdüğü saldırılara yönelik sert eleştirileriydi. Gazze’deki durumun sadece Filistin halkını değil, aynı zamanda insanlık onurunu da yaralayan bir trajedi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanımız, “Gazze’de sadece çocuklar değil, Birleşmiş Milletler sistemi, hakikat ve Batı’nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor” ifadeleriyle uluslararası toplumun ve özellikle Birleşmiş Milletler’in bu konudaki ahlaki çöküşünü gözler önüne serdi. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan politikalarına karşı tüm insanlığın harekete geçmesi gerektiğini belirtti ve bu insanlık trajedisine sessiz kalanları eleştirdi.
Gazze’deki durum, insanlık adına utanç verici bir hal almaya devam ediyor. 353 gündür süren İsrail saldırıları, kadın, çocuk demeden binlerce masum insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. İsrail’in acımasız saldırıları sonucunda, çoğu kadınlar ve çocuklar olmak üzere 41 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. 10 binden fazla Gazzelinin nerede olduğu hâlâ bilinmiyor ve bu insanların akıbeti hakkında hiçbir bilgiye ulaşılamıyor. Ayrıca, 100 bine yakın insan yaralandı ve sakat kaldı. Sadece hayat kurtarmak için orada bulunan 500’den fazla sağlık görevlisi, acil yardım ekipleri ve 172 gazeteci de İsrail saldırılarının kurbanı oldu. Bu sayılar, tüm dünyanın aşina olduğu ve her geçen gün artan, eğer adım atılmazsa artmaya devam edecek olan rakamlardır. Batı’nın da duymamazlıktan geldiği bu sayılar, acı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.
Uluslararası Sistemin İşlevselliği ve Reform İhtiyacı
Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasında, vahşetin boyutlarına bir kez daha vurgu yapması ve hitabını bu gerçekler üzerinden inşa etmesi, Filistin direnişine omuz vermeye yönelik stratejik bir gayretin göstergesiydi. Gazze’nin alt yapısı da İsrail saldırılarından büyük zarar gördü. Şehirdeki su kaynaklarının yüzde 70’i tahrip edilmiş durumda. Sağlık merkezlerinin yüzde 95’i kısmen ya da tamamen zarar gördü. 400 binden fazla konut oturulamaz hale geldi. Tüm bu yıkım ve kayıplar, Gazze’yi dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştürdü. Gazze halkı, günlük ihtiyaçlarının sadece dörtte birini karşılayabilecek durumda ve temel insani yardımlara ulaşmakta büyük zorluklar yaşıyor. Bu da Gazze halkının hayatta kalma mücadelesini daha da zorlaştırıyor.
- İnsani yardım kuruluşlarının ve Birleşmiş Milletler’in bu duruma müdahale çabaları yetersiz kalırken, Gazze halkı çaresizce bir yardım elinin uzanmasını bekliyor.
- Türkiye, bu süreçte Gazze’ye en fazla insani yardım gönderen ülke oldu. Türkiye’den 60 bin tondan fazla insani yardım malzemesi Gazze’ye ulaştırıldı.
- İsrail ile olan ticari işlemler durdurularak, bu konudaki hassasiyet tüm dünyaya gösterildi.
Cumhurbaşkanımız, “İsrail yönetimi, temel insan haklarını hiçe sayarak bir millete, bir halka karşı etnik temizlik uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir” diyerek, uluslararası toplumun bu konuda daha aktif bir tutum sergilemesi gerektiğini ifade etti. Gazze’deki bu durumun sona ermesi için acil ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması, rehine-mahkum takasının gerçekleştirilmesi ve insani yardımların kesintisiz olarak Gazze’ye ulaştırılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin duruşu, Gazze halkının haklarını savunma ve bu insanlık dışı durumu sona erdirme noktasında kararlılıkla sürdürülecek. Türkiye, Gazze’de yaşanan bu dramın sona ermesi için her türlü diplomatik çabayı göstermeye ve Filistin halkının haklı davasını savunmaya devam edecektir.
Küresel Sistem ve Türkiye’nin Rolü
Dr. Mehmet Kasapoğlu, makalesinde küresel sistemin işlevsizleşmesine de vurgu yaparak, “Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında öne çıkan bir diğer önemli tema ise, küresel sistemin işlevselliğini yitirdiği ve daha adil bir düzenin kurulması gerektiği yönündeki mesajlarıydı. “Dünya beşten büyüktür” vurgusunu yineleyerek, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin dünya barışı ve güvenliği üzerindeki orantısız etkisine dikkat çekti. Bu sistemin artık değişmesi gerektiğini belirterek, daha kapsayıcı ve adil bir uluslararası yapı için reform çağrısında bulundu.
Yoğun Diplomasi Trafiği
Milletvekili Dr. Kasapoğlu, yayınladığı makalesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiği görüşmelere ve bu görüşmelerde öne çıkan konulara da değindi. “Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu’ndaki bu güçlü mesajlarının yanı sıra, diplomasi trafiği de yoğun geçti. Cumhurbaşkanımız, New York’taki temasları kapsamında birçok dünya lideriyle bir araya geldi ve ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis ile yaptığı görüşmede, Ege ve Doğu Akdeniz’deki meseleler ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin geliştirilmesi dile getirildi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile yapılan görüşmede, Ukrayna’daki savaş ve Karadeniz’in güvenliği konuları ele alındı; Türkiye’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne olan desteği ve barışa yönelik diplomatik çabaları vurgulandı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yapılan görüşmede, Türkiye-Almanya ilişkileri ve Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki işbirliğinin artırılması konuları masaya yatırıldı. Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliği ve enerji politikalarındaki kritik rolünü bir kez daha hatırlattı. Görüşmelerin bir diğer önemli başlığı da Lübnan’da giderek büyüyen ve Gazze’de devam eden İsrail saldırılarıydı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yapılan görüşmede, Lübnan’ın ikinci bir Gazze olma tehlikesi ve İsrail’in bölgedeki sınır tanımaz politikalarının olumsuz etkileri değerlendirildi. Erdoğan, Guterres’e bölgedeki insani yardımların artırılması gerektiğini ve Lübnan’ın istikrarı için uluslararası toplumun daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanımızın diplomasi trafiği, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yapılan görüşmeyle devam etti. Bu görüşmede, Türkiye ve Ermenistan arasındaki normalleşme süreci ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış süreci konuşuldu. Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin bu süreçte barış ve istikrarın sağlanması için her türlü kolaylaştırıcı adımı atmaya hazır olduğunu ve diyalog sürecinin devamını samimiyetle desteklediğini belirtti. Cumhurbaşkanımız, bu diplomasi trafiği sırasında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Lübnan Başbakanı Necib Mikati, İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, Kuveyt Veliaht Prensi Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, Gine-Bissau Cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embalo ile de bir araya geldi. Görüşmelerde, ikili ilişkiler, bölgesel meseleler ve işbirliğinin artırılması konuları ele alındı.
Sonuç ve Gelecek Vizyonu
Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin bölgesel ve küresel barışa katkı sağlamak için her zaman yapıcı bir tutum sergilediğini ve bu doğrultuda adımlar atmaya devam edeceğini ifade etti. BM Genel Kurulu boyunca gerçekleştirdiği görüşmeler ve yaptığı konuşmalarla, Türkiye’nin küresel barışa ve adalete olan bağlılığını bir kez daha gösteren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası arenada daha adil ve kapsayıcı bir sistem kurulması çağrılarını yineledi. Dünya liderleriyle yapılan görüşmeler ve Türkiye’nin küresel meselelerdeki duruşu, bölgesel ve küresel barışa katkı sağlama noktasında oynadığımız rolün en somut göstergeleri oldu.
Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin küresel barış ve istikrarı sağlama konusundaki çabalarının, dünya tarafından daha iyi anlaşılması ve desteklenmesi gerektiğini belirterek, “Hakkı haykırmaktan çekinmeyiz, doğruları söylemekten korkmayız.” diyerek Türkiye’nin uluslararası arenada güçlü ve kararlı duruşunu sürdürmeye ve mazlumların sesi olmaya devam edeceğini vurguladı.
Dr. Mehmet Kasapoğlu, makalesinin son bölümünde genel bir değerlendirme yaparak, “Bu yoğun diplomasi trafiği ve yapılan temaslar, Türkiye’nin uluslararası arenadaki etkin rolünü ve bölgesel barışın sağlanmasına yönelik çabalarını bir kez daha gözler önüne serdi. Mesajımız çok net: Dünya beşten büyüktür ve adil bir dünya düzeni kurulmadıkça insanlık trajedileri devam edecektir. Bu sözün öyle alelade söylenmiş bir söz olmadığını biz zaten en başından beri biliyorduk. Dünya da bu sözün içeriğini anlamalı ve ona göre pozisyon almalı. Dünün göz ardı edilen kıvılcımları bugün koca bir coğrafyayı yangın yerine çevirdi. Bu yangının artık coğrafyadan bağımsız olarak tüm ülkeleri tehdit eder bir boyuta ulaştığının ifade edilmesi anlamında Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasının defalarca, derinlemesine okunması gerekiyor. Biz, barışı sadece bölgemiz için değil, tüm dünya için istiyoruz. Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi, Türkiye, dünya barışı ve adaleti için mücadelesini sürdürecek ve küresel sorunlara çözüm üretmeye devam edecektir.” ifadelerini kullandı.